Biz, Türkiye'nin dört bir yanına özenle ve keyifle hazırlanmış paketlerle evinize, mutfağınıza, tabağınıza; geçmişi, doğallığı, samimiyeti taşıyoruz.
Kendimi bildim bileli tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorum. Öyle ki ilk oyuncaklarım hatta ilk arkadaşlarım onlardır. Büyüdükçe tarım ve hayvancılığa olan sevgim de büyüdü.
İlkokul öğretmenime göğsümü ger gere "Çiftçi olacağım!" derdim... öyle de oldu:
Sınıf arkadaşlarımın, mahalle arkadaşlarımın çoğu iş gereği Demirci dışına gitti. Gittiler ama Manisa'nın bu nezih ilçesini özlüyorlardı. Bu yüzden mevsimine göre onlara memleketlerini hatırlatacak isteklerde bulunmaya başladılar benden. Elma, erik, ayva, çilek, badem, kiraz, ekmek... Sonra onların arkadaşları istemeye başladı. Sonra arkadaşlarının arkadaşları, onların akrabaları derken Demirci Bahçesi adı altında kocaman bir aile oluverdik.
Hiç unutmam, birgün tanımadığım bir numara beni aradı, açtım. "Çok teşekkür ederim." dedi. "Anlayamadım?" dedim. "Sizden sebze siparişi vermiştim, hafta sonu geldi. O gün annem de ziyaretimdeydi. Kahvaltıda sizden gelen domateslerden doğramıştım. Kadın ağladı..." dedi. Çocukluğunu hatırlamış. Rica edip, afiyet olsun deyip telefonu kapattım ama içim içime sığmıyor. Gidip elimi yüzümü yıkayıp aynaya baktığımda çiftçi olacağım diye göğsünü geren çocukla göz göze geldim.
Demirci Bahçesine maddi manevi desteğini eksik etmeyen -ki çocuklarımızın bile adı Yağmur, Toprak, Ekin...- bahçemize gönül veren dostlarımla bu durumu paylaştığımda "Demek ki doğru yoldayız." dedik. Çünkü 1000-1700 metre yükseklikte, organize sanayiden uzak yaylalarda; ata tohumundan yetişen ürünlerimiz; kendi lezzetiyle olması gereken zaman ve miktarda yetiştiği için bu tür dönüşler alıyoruz.
İşte bu yüzden biz, hazırladığımız her pakete hayat amacımızı, çocuklarımızı, çocukluğumuzu koyuyoruz.